5 Haziran 2012 Salı

Minos Uygarlığı



Baştanrı Zeus ve Europe’nin oğlu, efsanevi Girit kralı Minos; Tera patlaması olarak bilinen ve Santorini adasındaki volkan püskürtülerinin Girit’e ulaşmasıyla ihtişamlı Minos uygarlığını yok eden talihsizliğe dek “…ilkel çağların en doğru ve hak sever kralı”[1] [2]olarak anılmıştır.

Minos Girit tahtına çıkmak isteyince, kardeşler arasındaki kavgayı yatıştırmak için tanrıların ondan yana olduğunu ileri sürmüş ve ispat olarak da Poseidon’dan dilek dileyerek, denizden beyaz bir boğa çıkarmasını istemiş ve aynı boğayı yine Poseidon’a adak olarak sunmaya söz vermiş. Dilediği gibi denizden ak bir boğa çıkıp gelince, Minos tahta geçmiş. Lakin boğayı kurban etmeyi unuttuğu için sinirlenen Poseidon, boğayı Minos’un başına dert etmiş. Bir söylentiye göre boğa kudurmuş ve Herakles onu öldürmüş. Başka bir anlatıya göre kralın karısı, güneş tanrısı Helios’un kızı  Pasiphae boğaya aşık olmuş ve onunla birleşmiştir. Bu birliktelikten doğan Minotavros, insan bedenli ve boğa başlıdır. Minos bu korkunç canavarı saklamak için mimar Daidalos’a Labyrinthos sarayını yaptırmış ve kızı Ariadne’nin yardımıyla Minotavros’u öldürmüştür.

Kral Minos, Zeus’dan esinlenerek yasalar çıkardığı ve her 9 yılda bir İda mağarasını ziyaret ettiği için öldükten sonra Hades’deki üç yargıçtan biri olduğu düşünülür..

Öte yandan eski Mısır kaynaklarında Keftiu, Sami dillerindeki Kaftar ve Suriye’deki Mari kentinde bulunan yazıtlarda Kaptara olarak anılan yerin Girit olduğu varsayılmaktadır. Girit uygarlığının yok olmasının ardından ortaya çıkan Odesa destanında, Homeros Giritliler’i (Yunanca Ετεοκρητική, “gerçek Giritliler) olarak tanımlamıştır.

Deprem ya da Anadolu'dan gelen istilacı bir kavim olduğu düşünülen yıkıcı bir etkinin sonucunda KnossosFestosMalya ve Kato Zakros'taki tüm sarayların yıkılmış olmasına rağmen neopalatial dönemin başlangıcıyla nüfus yeniden artarak, yıkılan yerler yeniden inşa edilmiştir. Adanın başka yerlerinde de yeni ve daha geniş ölçekli yerleşim birimleri kurulmuş, MÖ 17. ve 16. yüzyıllar arasında yani Neopalatial dönemlerde Girit Uygarlığı en parlak günlerini yaşamıştır.[3]

Kadın din görevlilerinin varlığı ve fresklerde kadın ve erkeklerin birlikte aynı işleri yaparken betimlenmeleri tarihçi ve arkeologları, bu dönemde, sonraki Yunan yaşam biçimlerinden farklı olmak üzere, erkek ve kadınların toplumda eşit haklara sahip olduğuna işaret etmektedir. Fresklerde kızıl kahve tonları erkekleri, beyaz kadınları simgelemektedir. Geç Minos döneminin sanat eserleri ile Miken sanatı arasında da büyük bir benzerlik görülmektedir.



“Giritli sanatkarlar, en çok ahtapot tasvirlerinde başarı göstermekte, hayvanı vazo eksenine eğri olarak oturtmak ve ayaklarına türlü kıvrımlar vermek suretiyle vazo yüzeylerini herhangi bir çerçeveye bağlı olmaksızın serbestçe doldurmasını bilmektedir.”[4]

Homeros’un İlyada’sında ise:
“Bir zamanlar Daidalos’un, Knossos’da,
Güzel örgülü Ariadne için yaptığı yere benziyordu.
Orada delikanlılar oynuyordu,
Sığır armağanlarıyla alınmış kızlar oynuyordu,
dayamışlardı ellerini birbirlerinin bileklerine.
Kızlar keten giymişlerdi ipince,
Oğlanlar iyi dokunmuş gömlekler,
Pırıl pırıl parlıyordu gömlekleri zeytinyağı gibi,
Kızlar güzel çelenkler takmışlardı başlarına,
Oğlanlar gümüş kayışlara altın bıçaklar…
Oyuna alışkın ayaklarıyla koşuyorlardı döne döne,
Oturan bir çömlekçi nasıl denerse eline uygun çarkı,
İyi çalışıyor mu, çalışmıyor mu diye,
Onlar da öyle koşuyorlardı.” [5]


Minos dönemine tarihlenen eserler, Knossos sarayı yakınındaki Irakleio (Kandiye) ve adanın Kuzey-Batı’sındaki Hanya arkeoloji müzesinde ziyaret edilebilir.

Irakleio Arkeoloji Müzesi: 0030 2810 224630, 226092
Pzt 12.30-17.00, Salı-Pazar 08.00-17.00


Hanya Arkeoloji Müzesi: 0030 28210 90334
Salı-Cuma 08.00- 19.00
Cmt-Pazar 08.30-15.00
Pazartesi günleri müze kapalıdır.


Festos Diskos

Henüz arkeologlarca çözümlenemeyen ve çift başlı balta veya yunuslar kadar Girit’in sembollerinden biri olarak kabul edilen, 15 cm. çapındaki festos diski, Minos diline ait olduğu kesin olmamakla birlikte her iki yüzünde bulunan bir tür hiyeroglif yazısı sayılan sembollerle bezenmiştir . Kazılarda ortaya çıkarılan 3000 tabletin üzerinde kullanılmış olan Linear B yazı tipi, M.Ö. 18. yüzyılda Linear A tipi yazımla eşzamanlı kullanılmıştır. İtalyan arkeolog Luigi Pernier tarafından, Festos sarayı yakınlarındaki Agia Triada’da[6] gün ışığına çıkarılan, Tunç devrine tarihlenen disk üzerinde 241 sembol ve 45 benzersiz işaret bulunur.

Sık rastlanan bir başka dini sembol de , klasik dönem boyunca da Zeus’un simgesi olarak önemini koruyacak olan çift başlı baltadır. Çeşitli törenlerde  gördüğümüz çift başlı balta dini betimlemelerde de yer almaktadır .
Çift başlı balta etimolojik anlamda oldukça ilginçtir. Yunanca da  labris diye adlandırılan çift başlı balta “Labirent” sözcüğünün kökeninde bulunmaktadır. Knossos sarayına eskiden Labirent denildiği düşünülürse bu ismin bu sarayda sık sık sembolü bulunan çift başlı baltadan geldiği düşünülebilinir. Bu sözcükten türeme sıfatların klasik çağda Zeus’a da verildiğini görmekteyiz. [7]


Bazı dini tasvirlerden görüldüğü üzere kutsal ağaçlar çitle çevriliyor ve buralarda dini ayin yapılıyordu. Törenin tam olarak nasıl olduğu tam bilinmemekle birlikte töreni gerçekleştirenlerin ağaca dokundukları , etrafında dans ettikleri tespit edilmiştir. Bazı törenlerde ağacın kökünden sökülmesi de gerçekleşmekteydi. Ayrıca ağaç figürleri ile birlikte çift başlı balta figürlerinin de görülmesi dikkat çeker. . 


Yılanlı tanrıça önemli sembollerdendir. Bir görüşe göre kişileştirilmiş yılan tasviri olan bu figürler başka bir görüşe göre ise yılan sembolizmi ile ana tanrıçanın yer altı dünyasına da hükmettiğini gösteren bir figürdür. Ayrıca ana tanrıçanın yılanları koruma özelliğini de gösteriyor olabilir.

Bunun yanında ana tanrıça figürü ile birlikte bir erkek figürüne de sık rastlanmamaktadır. Bu durum bazı araştırmacılara Girit’te “tek tanrılı” bir din olabileceğini düşündürtmüşse de bu konuda kesin kanıtlar bulunamamıştır. Zeus ile ilgili inançlarda bile Girit’tin bu kadar önemli olması orada da Ana tanrıçaya eşlik eden bir tanrı olduğunu düşündürtmektedir. Ayrıca bulunan bazı tasvirlerde erkek tanrının aslanlarla beraber olması ve silahlı olarak resmedilmesi Girit’te erkek tanrı tapınışı olduğunu göstermektedir. 

Mağaralar içinde en önemli olanı ,Rhea’nın Zeus’u doğurduğuna inanılan , Dikta mağarasıdır. Bu mağaranın en eski dönemlerden itibaren bir kült merkezi olduğu bilinmektedir.

Adak olarak sunulduğu sanılan metal ya da topraktan yapılma nesnelerin, labris adı verilen çift başlı baltaların, minyatür gemilerin,, hayvan ve insan heykelciklerinin yoğun miktarda bulunduğu yerlerin tapınma yerleri ve sunaklar olduğu saptanmıştır.

Bir varsayıma göre Atlantis olarak bilinen Girit’in ruhuna değmek için belki dePsiloritis dağına doğru uzanıp, aynı anda hem ölümü hem de ölümsüzlüğü hissetmek elzemdir.

                                                                                                          Özlem Yaşayanlar
Memlekent dergisi Aralık,2011 sayısı


[1] Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü
[2] Homeros, Odesa.
[3] Wikipedia.
[4] Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, TDK
[5] Çeviri Azra Erhat, XVIII-590, 603.
[6] Teslis

2 yorum:

  1. Harikaa...Bu güzel yazı için tebrikler., teşekkürler... =))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler. Memlekent dergisinde yayınlanmıştı bu yazım.

      Sil

Yorumlarınızı seviyorum
I like comments
Μου αρέσει σχόλια